×
ARAMA
TanriyiTanimak.com
Bak - Keşfet - Sor
İlişkisel Sorunlar

Zorbalık ve Çözüm

Zorbalığın etkileri genellikle kendinden nefret etme ve depresyondur. Bununla nasıl başa çıktığıma gel beraber bakalım.

PDF

O nefret dolu ve alaycı kahkahalar… Kızgın bakışlar, küçümseyici gülüşler… İliklerine kadar işleyen o soğuk his, ne kadar izole, korkmuş ve kaybolmuş olduğunu bilmeni sağlar. Ya da vücudunu saran, kırılmışlık dışında bir şey hissetmeni imkânsız kılan, kendi kendine açtığın ve fazlasıyla görünür yara izlerini yaratır.

Belki de yukarıda listelenen tüm sıkıntılara aşinasın ve uzun zamandır bunları yaşıyorsun. Bir dereceye kadar, hepimiz zihnin bu kötü rahatsızlıklarına aşinayız: kaygı, güvensizlik, korku, kendinden nefret etme, kendine zarar verme, zihinsel eziyet, depresyon, umutsuzluk, izolasyon…

On üç yaşındayken ben de bunlardan mustariptim. Aslında oldukça genç bir yaş gibi görünebilir, ancak bugün dünyanın işleyişine aşina olan herkes bunun aslında tipik bir yaş olduğunu bilir. Hayatımın büyük bir bölümünde evde eğitim gördükten sonra yedinci sınıfta devlet okuluna başladım. Nispeten korunaklı büyümemden dolayı olacak ki, zorbalığa hiç uğramamış olsaydı herhangi bir ergenlik öncesi çocuğun sahip olacağı güvenle ortaokula başlamıştım. Kusurlarımdan oldukça bihaberdim, etrafta akvaryumda büyümüş bir balık kadar az bir öz farkındalıkla dolaşıyordum. Bunun beni mükemmel bir hedef haline getirdiğini şimdilerde anlıyorum, tam olarak kurtlar arasında bir koyundum.

Devlet okulunun benim için nasıl geçeceğine dair bir hayalim vardı. Bu hayalim istediğim kadar arkadaş edinmeyi, hafta sonları çifte randevuya çıkıp sinemaya gitmeyi, koridorlarda yürürken tüm yaşıtlarımın bana hayran hayran bakmasını içeriyordu… Bu hayalimin özgüvenimle birlikte suya düşmesi ve kimliğimin denizde kaybolması sadece birkaç yılımı aldı. Çok acı çekmeme rağmen hayran olunmuyor aksine nefret ediliyordum; kıskanılmıyor alay ediliyordum.

Kim olduğum ve kendim hakkında ne düşündüğüm, arkadaşlarımın benim hakkımda ne düşündüğünden ve ne söylediğinden ibaretti. Genç kızların nasıl davrandığı hakkında bir şeyler biliyorsanız, bana ne kadar harika olduğumu söylemediklerini de biliyorsunuzdur. Her kusur yüzüme çarpıldı, kendi yetersizliklerim bana karşı bir silah olarak kullanıldı.

Toplum bunu “Çocuklar zalimdir” diyerek var olan durumu haklı çıkarmaya çalışır. Danışmanlar, "Zor bir yaş," diye açıklar. Ancak bu sözler, zorbalığın sadece bir geçiş dönemi olduğu fikrini popülerleştirmekten başka bir işe yaramaz; iftiraya ve eziyete maruz kalmanın ergenlik döneminin normal ve doğal bir parçası olmasının savulması gibi.. Bu dönemde çirkin, şişman, sinir bozucu ve istenmeyen olarak anılmak, bisiklet kullanmayı öğrenmek kadar normaldir.

Ancak zorbalığın gerçek etkileri şunlardır: Unutulmuş hissedersin, sona kalan o çocuk olmamak adına öğretmenin grupları eşleştirmesi için dua edersin. Zil çalana kadar banyoda beklersin, böylece herkes dersi beklerken, birbirleriyle konuşup gülerken tek başına ayakta durmak zorunda kalmazsın. Telefonun ucunda ne tür bir alay konusu olabileceğinden korkarak telefonuna cevap vermezsin.

Zorbalık, geçmişten gelen rahatsız edici bir hatıradan çok daha fazlasıdır. Mevcut bir gerçeklik, sürekli bir arkadaş, karanlık bir yoldaştır. Kafandaki ses o adamla konuşmaya çalışma zahmetine bile girmemeni söyler. Aynaların yanından geçmemen konusunda seni uyaran bir fısıltıdır, çünkü orada görülecek güzel bir şey yoktur. Acıyı kendi ellerine alıp kendine zarar vermeni isteyen bir karanlıktır, çünkü bunu hak ediyorsundur. Zorbalığın etkileri derinlere iner.

Bu düşünceleri yıllarca kalbimde taşıdım. Devlet okulunu bıraktım ve dünyadan saklanmaya başladım. Ama şeytanlarımdan kaçamayacağımı öğrendim. Kendinden saklanamazsın. Hayatın neresinde olursak olalım, o zaman diliminden ne kadar uzaklaşmış olursak olalım aldığımız yaraları taşımaya devam ederiz.

Bense bundan daha ağır bir yük taşıyordum.

Bağışlamama ve kırgınlığın kökleri ruhuma iyice yerleşmişti. Aslında o anki tüm varlığımı tanımlayacak en iyi kelime sanırım nefretti. Sadece kendime değil, bana çelme takıp bir de tekmeleyenlerden de nefret ediyordum. Ailemden, yabancılardan, hiç tanımadığım güzel kızlar ve tanımaya hiç zahmet etmediğim popüler erkeklerden de…

Geçmişten gelen güvensizlik ve acıyla o kadar tükenmiştim ki, gözümün önümdeki hayatı tamamen kaçırıyordum. Aslında etrafımı saran karanlık o kadar güçlüydü ki bir daha asla ışığı bulamayacakmışım gibi geliyordu. Bir daha asla güvende hissedemeyecekmişim gibi…

Ama daha güçlü biri vardı ve gözleri tüm bu zaman boyunca beni izlemekten asla vazgeçmedi.

Lise son sınıftayken bir gün, salonda otururken televizyonda ilham verici bir konuşma duydum. Düşmanlarını affetmenin ve nefret etmekten vazgeçmenin öneminden bahsediyordu. Söyledikleri çok dikkatimi çekti, çünkü bahsettikleri çok ilginçti.

Önce “Tamamen saçmalık” diye düşündüm. Ancak modern teknolojik çağın çocuklarının her şeyi Google'da arattığı gibi bunu da araştırdım. Bu sırasında, Kutsal Kitap’ta İsa Mesih’in öğrencilerinden birinin O'na ilginç bir soru sorduğunu keşfettim. Öğrencisi, düşmanlarımızı kaç kez affetmemizin beklendiğini soruyor, yedi kez affetmenin yeterli olup olmayacağını merak ediyordu. İsa Mesih ona “Yedi kez değil, yetmiş kere yedi kez” affetmesini söylüyordu. Bu fikirden pek hoşlanmadım, bu yüzden O’nu reddettim ve yoluma devam ettim.

Ancak ertesi gün annemle arabaya binmiş ve kulaklıklarımı takmıştım. Bir an başımı kaldırdığımda radyoda hangi şarkıların çaldığını gösteren ekranda “7x70” rakamının yanıp söndüğünü gördüm. Bu, hayatımı kurtarmak için Rab’bin gönderdiği bir mesajdı.

O gece eve gittim ve yıllar sonra ilk kez Rab’be dua ettim. İlk başta, biraz kırgındım. İmanlı bir evde büyümüştüm ama yıllardır Rab’den uzak kalmıştım. Bu kadar uzun bir sessizlikten sonra aldığım ilk mesaj bu mu olacaktı? Sadece beni incitmekle kalmayan, aynı zamanda bunun için üzülmeyen insanları mı affedecektim? Haklı olarak hissettiğim öfke ve intikamdan vaz mı geçmeliydim? Bu imkansızdı.

Aslında imkansız değildi çünkü şansıma Tanrı imkansızlıklar konusunda uzmandı. O gece, kalbimde kin beslediğim herkesi bilinçli olarak affetmeyi seçtim. İlk başta, sadece bilinçsizce listeyi takip ederek yaptığım bir angaryaydı. Ama sonra Tanrı kalbimde güçlü ve aktif bir şekilde hareket etmeye başladı ve listenin sonuna vardığımda yeni bir insan olmuştum. Dayanılmaz ağır zincirlerin ruhumdan kaldırıldığını, dizlerimin üzerine çöktüren yüklerin yerini hafifliğin aldığını hissettim. O anda, Tanrı benim adıma kendim için asla yapamadığım bir şey yaptı. O gece, beni özgür kıldı.

Aynısını senin için de yapabilir. Rab Tanrı, aynısını senin için de yapmak istiyor.

Nerede olursan ol, kaybolmuşken bulunabilirsin. Geçmişte yaşadığın tacizin hala etkisinde kalmış bir öğrenci olabilirsin. Kendini başkalarının seni etiketlediği gibi gören bir kadın olabilirsin: istenmeyen, sevilmeyen ve dışlanmış hissediyor olabilirsin. Çok ileri gittiğini ve çok fazla şey yaptığını düşünüyor olabilirsin. Ya da her şeyi kalbinde saklayan, karanlıkta, tek başına sessiz gözyaşları döken ve vücudunun ne kadar mahvolduğunu ortaya çıkaracak yerlerini örtüyor da olabilirsin.

Kim ve nerede olursan ol yalnız olmadığını bilmelisin. Ben de aynı senin gibi kendi kişisel cehennemimden geçtim. Ağladım, acı çektim ve yalanlara inandım. O kadar çok şekle büründüm ki orijinal halimin neye benzediğini unuttum. Hepsi, her şeyi değiştiren tek bir gerçeği keşfetmek içindi: Daha büyük biri var ve O'nun adı İsa Mesih.

O, seni çukurun dibinde bulur. Kalabalığın ortasında tek başına durduğunda O seni görür. Banyoda elinde bıçakla dururken elini O tutar. Kalbindeki en derin yaraları O iyileştirir. Ve ruhun bir çok yalanın ışığı kapattığı, kalbinin huzursuz olduğu o anda İsa Mesih kim olduğunla ilgili gerçeği fısıldar.

Benim için gerçek iyileşme ancak İsa Mesih’in bana gerçeği söylemesine izin verdiğimde başladı. Öğrendiğim ilk şey, asla kendi yaralarımı saramadığımdı. Karanlığı tek başıma yenecek kadar güçlü değildim. Ruhum hastaydı ve bu hastalıklar çok etkili bir panzehir gerektiriyordu. Fiziksel olarak bir virüs bulaştığında, dirseğimize bir yara bandı yapıştırıp virüsün geçmesini bekleyemeyiz. Aynı şekilde ben de içten dışa etki eden bir tedavi planı aramadan ağrımdan kurtulmayı bekleyemezdim.

O gün Tanrı beni bulup benimle konuştuğunda, İsa Mesih’in ruhumun onca zamandır aradığı şifa olduğunu anladım. Nazik teşviki ve yardımıyla beni kıranları bağışlayabildim. Mesih İsa, ruhumu şifa ile doldurdu, yaralarımı sevgiyle yıkadı, yorgun ve ağrılı kemiklerimi yatıştırdı.

Ne kadar güzel olduğumdan, kaç arkadaşım olduğundan, ne tür bir araba kullandığımdan ya da başkalarının benim hakkımda ne söylediğinden bağımsız olarak tam bir kabulle koşulsuz sevildiğimi keşfettim. Kalbimin en derin yerinde kim olduğum üzerine kurulu bir sevgi bulmuştum. Tüm tuhaflıklarım, özelliklerim, ilgi alanlarım, düşüncelerim, hayallerim ve armağanlarım Rab tarafından biliniyor ve hepsi çok değerli. Kutsal Kitap’ta İsa Mesih’in “Bütün yaptıklarımdan haberinin olduğunu” söyleyen bir bölüm buldum1.

Kim olduğum ve ne kadar sevildiğim gerçeği dışında hiçbir şey beni kurtaramazdı. Artık başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü konusunda endişeli değilim, çünkü evrenin Rab’binin benim hakkımda nasıl hissettiğini biliyorum. Artık bana yapılanlara üzülmüyorum çünkü benim için savaşan güçlü bir koruyucum var. Ve artık hem kendimden hem de başkalarından nefret etmenin kölesi değilim, çünkü her şeyi değiştiren bir sevgiyle yaşamımı sürdürüyorum.

Eğer deneyimlerimi tek bir cümleyle özetlemem gerekirse o da Rab’bin sevgisinin sürekli ve sonsuz olduğudur. Kalbinizi geri kazanmak ve sizi eve, kollarının sığınağına getirmek için hiçbir şeyden vazgeçmeyecek, hiçbir masraftan kaçınmayacaktır. Zorbalığın etkileri ne mi oldu? Özgürlüğü buldum.

“Beni gören Tanrı’yı gerçekten gördüm.”2

Yazan: Taylor Perkins

 Tanrı'yla arkadaşça bir ilişki başlatmaya ne dersiniz?
 Bize e-mail ile ulaşın…

Dipnotlar: (1) Mezmurlar 139:3 (2) Yaratılış 16:13


BU MAKALEYİ PAYLAŞIN: